BİZİ TAKİP EDİN
Dijital Arsiv 31 AĞUSTOS 2021 / 20:13

DR. MELİKE GÜNYÜZ; AYŞE BÖHÜRLER İLE TÜRK KAHVESİNDE

Ayşe Böhürler’e konuk olan Melike Günyüz; Edebiyatın tüm alanlarıyla ilgili doyurucu bilgiler verdi. Çocuk kitapları 15 farklı dile çevrilen Günyüz, yayıncılığımızın; telif fuarları sayesinde uluslararası alanda da önemli gelişmeler kazandığını söyledi.

Türk Kahvesi programında Dr. Melike Günyüz; Çocuk Edebiyatı özelinde, Yetişkin, Kurgu, Roman ve Divan Edebiyatı gibi Edebiyatın tüm alanlarıyla ilgili doyurucu bilgiler sundu. Günyüz, <>

1991 Boğaziçi Üniversitesi Türk dili ve Edebiyatı mezunu ve İstanbul Üniversitesi Divan Edebiyatı alanında doktorası bulunan Melike Günyüz 1992-1994 yılları arasında İngilizce öğretmenliği yaptı. 1994’den itibaren Erdem Yayınlarında editörlük, yazarlık, çocuk masalları üzerine çalışmalar yaptı. Şu an yayınevinin genel yayın yönetmenliğini yapıyor. Ayrıca çeşitli STK larda yöneticilik görevleri bulunan Günyüz, İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Görevlisidir.
Adeta yayınevi içine doğan Dr. Melike Günyüz, yaşıtlarının oyuncakla uğraştığı yıllarda kitap sayfaları içinde kendine bir dünya inşa ediyordu. Hareket Dergisi etrafında oluşan bir akımla yayıncılık sektörüne adım atan baba Ebubekir Erdem o yıllarda Nurettin Topçu ve Hareket Dergisi’ne bir nevi ev sahipliği yapmaktadır. Bu hareketin yıldızlarını çok genç yaşta tanıyıp edebiyata olan ilgi ve becerisinin temel sebebi olarak gören Melike Günyüz, edebiyat alanına yönelen dergi çıkaran genç öğrencilerine de; “Öyle bir virüs kaptınız ki; işadamı olabilirsiniz, siyasetçi, yönetici vs. olabilirsiniz ama mutlaka dönüp buraya tekrar döneceksiniz” diyorum. Biz de tüm çocuklar olarak o virüsü kapmış bir aileyiz. Yayıncılık meslekten çok bir yaşam biçimi olarak hayatımızı şekillendiriyor diye sözlerini sürdürdü.

80 ihtilali sonrası Babam derya dağıtım yöneticisiyken dönemin çıkan tüm çocuk yayınları bizim elimizin altındaydı (derya dağıtımın deposu bizim evin alt katlarıydı). Babamın düşüncesi şuydu:  “Öyle bir yayıncılık yapalım ki; yayınlayacağımız çocuk kitapları bu ülkenin mütedeyyin aileleri başta olmak üzere tüm çocuklarına eksik bir şey kalmadan öğretmenlerin sunacağı kitaplar olsun. Hatta Kenan Evren’in bile çocuklarına alabileceği yayınlar olsun. Ve bu yayınevinde yerli yazarların eserlerini değerlendirelim.” Bu sebeple bizim çeviri kitaplarımız çok azdır. Günümüzde ise çocuk kitabı yayıncıların çoğu çeviri eserler üzerinden gidiyorlar. Şafak Tavkul ve Reza gibi dönemin en iyi sanatçılarıyla çalıştık. İlk günden itibaren kaliteli içerik ve kaliteli üretim prensiplerimizi titizlikle sürdürdük…

Çocuk edebiyatı konusunda oldukça deneyimli bir yayıncılık geçmişi olan Melike Günyüz’e Türk Edebiyatı konusunda eğitmenliği ve Divan Edebiyatı doktora payesiyle sorduk; tüm bu edebiyat türlerinin (Türk Edebiyatı, Divan Edebiyatı ve Çocuk edebiyatı vs) ortak noktası nedir.
M.G: Çocuk edebiyatı özelinde konuşsak ta edebiyat edebiyattır. Tüm metinler için iyi bir arka plan gerektiği gibi çocuk edebiyatı eserleri için de aynı şey gereklidir. Edebiyat bir silsiledir ve beslenme kaynakları gereklidir iyi bir eser ortaya koymak için. Tüm edebiyat çeşitleri için de geçerlidir bu. Savaşları canlı yayında gören çocukların olduğu dünyadayız. Bir felaketin hemen aynı anda tüm dünyada evlerde çocuklar tarafından da müşahade edildiği bir gerçeklikteyiz.
Üniversitelerde çocuk edebiyatı kürsüsü yok. Daha doğrusu Çocuk Edebiyatı Yüksek Lisans Programı yok maalesef. Türkçe öğretmenliği alt bölümlerinde var. İki saatlik bazı seçmeli dersler var ama Edebiyat Bilimi olarak kuramsal bakış açısıyla incelenmesi, farklı disiplinlerle arasındaki ilişkisi, karşılaştırmalı edebiyat bağlamında farklı metinlerle kurduğu ilişki, Postmodern anlatılardaki paradigmalar nedir? Bu sorulara cevap bulacak bir içerik yok.  Türkçe konunun içinde bulunduğu yerle ilgili bakış açılarına çok ciddi ihtiyaç var.

Hikaye olarak anlatılara baktığımızda bize dünya çocuklarıyla ilgili bir mesaj verdiğini görüyoruz. Postmodern metinlerde kitap ne anlattı diye soruyoruz. Kitabın içinden bir sayfayı çıkarın başka bir sayfaya koyup akışı bozun kitabın tüm akışı bozuluyor mu bozulmuyor mu? Kitabın son sayfasını çıkarın bu son sayfa hiç olmasa ne olur, son sayfa çıkınca kitabın anlamı bozuluyor mu bozulmuyor mu postmodern eserlerin özellikleri bunlar; bir çok metin bir çok cümle hipermetin olarak kurgulanıyor. Yani medyayla, başka metinlerle bir ilişkisi var. Bu ilişkiyi yakaladığınız zaman o kitaptan zevk alıyorsunuz. Çocuk bu tip bir ilişkiyi yakalayabilir mi? Hayır hiç bi şekilde çocuk bu ilişkiyi yakalayamaz. Ama çocuk bunun resmine bakmaktan zevk alabilir. O sayfayı kendi başına yeni bir hikaye olarak anlatabilir. Bir sayfayı açtığınızda metin resimden bambaşka bir şey söylüyor çocuk için. Örnek Olarak David Ouimet’in Gümbür Gümbür kitabında resimlere peşpeşe peşpeşe baktığınızda bir hikaye anlatıyor size ve diyorsunuz ki: “Bu bütün insanlığın hikayesi aslında.” İnsanlığı, tarih boyunca insanın yaptığı göçleri anlatıyor. Bu göçlerle insanın bir araya gelmesi belki de Amerikayı anlatıyor. Çok uluslu bir devlet olarak Amerika bundan gurur duyuyor. Ve farklı ülkelerden her sene yeni göçmenler kabul ediyor. Bir devlet politikası olarak beyin göçü kabul ediyor. Bir metni bu gözle okuduğunuzda bir Amerikan kültürünün varoluşunu gözlemleyebiliriz. Kızılderili veya maya kökeninden tutup İrlandalılardan, Meksikalılardan, Kıta Avrupasından gelen ve Afrikadan köle olarak gelen bütün unsurları anlatan bir kitap diyebiliriz.
Mesela Bir Kuş Olsaydım kitabın hiçbir yerinde Filisitinli çocuktan söz etmiyor. Filisitinden veya İsrail’den söz etmiyor. Ama hikayeyi incelediğinizde ve resimlerine baktığınızda diyorsunuz ki; evleri işgal edilen ve kamplara gönderilen bir ailedeki çocuğun bakış açısıyla anlatılmış. Ben bunun bir Filistinli çocuk olduğunu nerden anlıyorum. Çocuk elinde bir anahtar tutuyor yani “birgün ben o eve döneceğim” diyor. Bu anahtar biliyor ki göçmen (zorla göçe tabi tutulan) Filistinlilerin boyunlarında birgün evimize döneceğiz düşüncesinin sembolü. Bu internette var, bu filimlerde var, haberlerde görülüyor. Bu başka yetişkin edebiyat metinlerinde var. Bir yetişkin olarak bu metni okuduğumuzda bu ilişkiyi hemen kuruyoruz. Ve neyi anlattığını anlıyoruz. Peki bunu çocuğun bilmesi gerekiyor mu ? Filistinli bir çocuğun hikayesi olduğunu… Böyle bir şey gerekmiyor ama böyle bir şeyin var olduğunu edebi bir dille çocuğa anlatıyor. Bu çocuk belki kamptaki bir çocuk olabilir. İşgalci bir ailenin çocuğu olabilir. Ana-Babası göçmen bir çocuk olabilir.
A.B.: Çocuk kitaplarında mesaj kaygısı da var değil mi, ideoloji mesela ?
M.G: İngiliz gizli servisi Hayvan Çiftliğini yazdırıyor komünizm tehlikesine karşı bir çocuk kitabı olarak. Devletlerin politikalarının doğrudan çocuk edebiyatına yansıdığını görüyoruz. Çocuk Edebiyatı deyince bağımsız, yani ideolojiden bağımsız bir alandan söz etmiyoruz. Mesela kendi yayımlarımda bile tam boy bir anne resmedemiyorum. Çünkü resmedersem başörtülü bir hanım çizeceğiz. Ama çocuk kitaplarında buna yer yok. Bu kadar aydınlanmacı bir dönemden bahsettiğimiz bir zamanda, bu kadar post modern bir zamanda hala ben (yani bu ülkenin büyük bir tesettürlü çoğunluğu) temsil edilmiyorum. Yazar olduğum halde edebiyatçı olduğum halde temsil edilemiyorum.
Uluslararası kitap fuarlarına gide gele, şunu tespit ettik. “sadece Türkiye bizim pazarımız olamaz. Tüm dünyaya kitap satabiliriz” farkındalığı kazandık.  Bu fuarlar kitaplardan ziyade teliflerinin (yayın haklarının) satışının yapıldığı fuarlar. Frankfurt, Bolonya en başta olanları diyebiliriz. Okurların değil  yayınevi sahiplerinin, ajansların ve yazarların katıldığı fuarlar. Tabi bunun için yayınevlerinin, yazarların, grafikerlerin ve ilüstratörlerin de kendilerini uluslararası alana göre konumlandırmaları önem arzetti. Kitapların ingilizcelerini hazırlayalım, kataloglarını dizayn edelim, projelerini yazalım diye bir arka plan yaparak hazırlandık uluslararası arenaya. Ve İstanbul’u bir telif pazarı haline getirmek için kollarımızı sıvadık. Istanbul Fellowship Publishing projesi böyle ortaya çıktı. Türk yayıncılar harcadıkları çabalarla, devletin destekleriyle gördük ki tüm dünyada yayıncılarımız oldukça alan açtılar kendilerine. 2005’ten bu yana devlet TEDA projesiyle 62 ülkede 3000’den fazla yerli yayına destek verdi. Yüzde 25 lik oranda çocuk kitapları da yer aldı bu kitaplar arasında.  Bizler içeride yayın kalitesini (metin, resim, kitap kalitesini) artırdıkça uluslararası pazarımız daha da büyüyecek. Yabancı dillere çevirilerde kültürler arası geçiş nasıl oluyor?  Kore’ceye çevrilirken anlam kaybı olmuyor mu? Oluyor, genel olarak çocuk edebiyatı yayıncıları pazarda daha iyi satılması için ana kurguyu bozmadan bazı adaptasyonlara izin veriliyor. Biz de yabancı eserlerde bazı değişiklikler yapıyoruz.
AB: Getirdiğiniz kitaplardan biri de Ördek, Ölüm ve Lale. Bu kitap…                                     
MG: Ördek, ölüm ve lale: dünya edebiyatı için çok önemli bir eser. Ölümün bu şekilde anlatılması sebebiyle çok tartışmalı bir kitap. Bense bu kitabı değerli buluyorum. Burdaki ölümün çok tasavvufi bir boyutu olduğunu düşünüyorum. Ruhların denize kavuşan bir nehir gibi betimlenmesi değerli bence. Ölümle çok erken yaşta yüzleşmiş bir çocuk için bir şifa olabilir bu kitap. Çarlinin Çikolata Fabrikası da çok ciddi ve önemli bir metindir.
AB: Heri Potır çok görünen bir kitap, filim.
MG: Heri Potır hakkında bir yorumcunun şu sözünü paylaşayım: “dünyanın en başarılı hırsız yazarıdır. Ama onun hırsızlığı tüm başarılı anlatıları kopyalayarak oradan orijinal bir metin ortaya çıkarması sebebiyle önemlidir

Programın video kaydı linkten izlenebilir: https://www.youtube.com/watch?v=N_oYrN6OOHE&list=RDCMUC8rh34IlJTN0lDZlTwzWzjg&start_radio=1&t=93s